31 Ekim 2013 Perşembe

VELİYY-İ FAKİH VE ŞER’İ HAKİMİN HÜKMÜ

Soru 57: Velâyet-i fakihe mefhum ve mısdak yönünden inanmak aklî delile mi dayanmaktadır, şer'î delile mi?
Cevap: Adil ve alim fakihin hükümet etmesi anlamına olan velâyet-i fakih, şer'î bir hükümdür. Aynı zamanda akıl da bunu desteklemektedir. Mısdakını belirlemek için ise, İslâm Cumhuriyeti'nin anayasasında açıklanmış olan insanlar arasında kabul edilmiş aklî bir yol (yöntem) mev-cuttur.

Soru 58: Şer'î hükümlerin uygulanması İslâm ve Müs-lümanların maslahatı gereği veliyyi fakih'in hükmüyle değiştirilebilir veya durdurulabilir mi?
Cevap: Duruma göre değişir.

Soru 59: İslâm hükümetinde yayın organları veliyy-i fakih'in emrinde ve kontrolünde mi olması gerekiyor, yoksa dini havzalar veya başka kurumların mı?
Cevap: Veliyyi Emr-i Müslimin'in emir ve kontrolünde olması gerekir. Bu organlar ilahi ilim ve maarifi yaymak, İslâm ve Müslümanlara hizmet etmek, İslâm toplumunun sorununu çözmek ve fikri yönden ilerletmek, Müslümanların birliğini korumak, kardeşlik ruhunu aralarında yaymak ve benzeri işlerle görevlidir.

Soru 60: Mutlak şekilde velâyet-i fakih'i kabul etmeyenlere hakiki Müslüman denilebilir mi?
Cevap: İmam Mehdi'nin (canımız ona feda olsun) gaybeti döneminde içtihad veya taklit yönünden mutlak şekliyle velâyet-i fakih'i kabul etmeyenler bu görüşlerinden dolayı dinden çıkıp mürted olmazlar.

Soru 61: Veliyy-i fakih'in velâyeti (tasarruf hakkı) tekvini midir? Ve bu velâyet hakkından istifade ederek maslahat için dini hükümleri herhangi bir sebepten dolayı, örneğin; genel bir maslahatı gözeterek kaldırabilir mi? Neshedebilir mi?
Cevap: Resulullah'ın (s.a.a) irtihalinden sonra İslâm'da hiçbir şer'î hüküm neshedilemez. Mevzunun değişmesi, zaruretlerin ortaya çıkması veya bazı geçici sebeplerden dolayı bazı hükümlerin uygulanmaması nes-hetmek demek değildir. Tekvini velâyet ise sadece masumlara mahsustur.

Soru 62: Adil fakihin velâyetini (tasarruf hakkını) sadece hisbî işlerle (yetimin malını korumak gibi Allah Tealâ'nın terk edilmesine razı olmadığı işlerle) sınırlı bilenlere karşı nasıl bir tavır almalıyız? Şunu da biliyoruz ki, bu görüşte olanların bazı temsilcileri onlara uyarak bu fikri yaymaktalar.
Cevap: Velâyet-i fakih ilkesi, her asır ve zamanda toplumun yönetimi, toplumsal meselelerin idaresi için hak olan İsna Aşeriyye mezhebinin esaslarından biri sayılır. Bunun kökü imamet esasına dayanmaktadır. Kendine göre bir delile dayanarak fakihin velâyeti olmadığına inanan ise mazurdur. Ancak; böyle birisinin Müslümanlar arasında tefrika ve bölücülük yapması caiz değildir.

Soru 63: Veliyy-i fakih'in emri tüm Müslümanları mı bağlar, yoksa sadece onu taklit edenler için mi geçerlidir? Fakihin mutlak velâyetine inanmayan bir müçtehide takit eden birisinin ve-liyy-i fakih'in emrine uyması farz mıdır?
Cevap: Şia fıkhına göre, Müslümanların veliyy-i em-rinin emirleri tüm Müslümanları bağlar. Onun emir ve yasaklarına uymak diğer fakihleri taklit edenler bir yana, o fakihlere bile farzdır. Bize göre fakihin velâyetini kabul etmek, İslâm'a bağlılık ve masum imamların (a.s) velâyetinden ayrılmaz.

Soru 64: Mutlak velayet peygamber efendimizin döneminde şu manaya kullanılmıştır ki eğer Rasulullah bir şahsa bir işi yapmasını emrederse, çok zor dahi olsa o şahıs o işi yapmak zorundadır. Örneğin kendisini öldürmesini dahi emretse şahıs kendisini öldürmelidir. Soru şu ki bizim zamanımızda fakihin velayeti; peygamberin masum ve fakihin masum olmadığı göz önünde bulundurulursa, peygamberimizin zamanında ki velayetle aynı manada mıdır?
Cevap: Şartları taşıyan fakihin mutlak velâyetinden maksat, şudur: Kıyamete kadar baki kalacak ve semavi dinlerin sonuncusu olan yüce İslâm dini, hükümet ve yönetim dinidir. İslâm toplumunun tüm kesimleri için, ümmeti iç ve dış düşmanlardan koruyacak, onlara adil bir şekilde hükmedecek, zayıfların hakkını koruyup, sa-vunacak, siyasî, ekonomik vb. konularda ilerlemelerini sağlamaları için gerekli vesileleri hazırlayacak bir ve-liyy-i emr, bir şer'î hakim, yani bir rehberin olması gerekir.
Yukarıda zikredilenlerin uygulamaya geçirilmesi bazılarının istek, çıkar ve aşırı serbestliğiyle çelişebilir. Müslümanların emiri (yöneticisi) İslâm fıkhı ışığında toplumu yönettiğinde ihtiyaç duyduğu gerekli icraatları yapması ona farzdır.
Buna göre de İslâm ve Müslümanların maslahatlarıyla ilgili konularda karar ve yetkisi tüm halkın yetkisinden üstte olmalı ve her ne zaman rehberin hükmü diğer insanların görüşüyle çelişirse, onun görüşüne öncelik tanınmalıdır. Bunlar, fakihin mutlak velâyetinin çok kısa bir açıklamasıdır.

Soru 65: Ölü müçtehitte baki kalmak fakihlerin fetvalarına göre; bir müçtehidin iznine bağlı olduğu gibi, ölmüş veliyy-i fakihin emir ve hükümlerinin de geçerliliği, diri olan veliyy-i fakihin iznine mi bağlıdır. Yoksa kendiliğinden baki midir?
Cevap: Veliyy-i Emr-i Müslimin tarafından alınan karar ve hükümler belirli bir zaman için ve geçici olmazsa aynen geçerliliğini korur. Ancak sağ olan veliyy-i fakih onu kaldırmayı maslahat görürse kaldırabilir.

Soru 66: Mutlak velâyeti kabul etmeyen ve İslâm Cumhuriyeti'nde yaşayan bir fakihin veliyy-i emrin emirlerine uyması farz mıdır? Eğer veliyy-i emrin emrine uymazsa fasık olur mu? Veya mutlak velâyeti kabul eden bir fakih kendisini bu makama daha uygun bildiğinden veliyy-i emrin emirlerine uymazsa fasık olur mu?
Cevap: Veliyy-i Emr-i Müslimin'in hükümet ve yönetimle ilgili emirlerine uymak tüm mükelleflere hatta fakih bile olsa farzdır. Ben daha uygunum bahanesiyle velâyet makamını üstlenmiş kimseye muhalefet etmek caiz değildir. Elbette; bu hüküm, veliyy-i fakihin belirlenmiş kanunî yoldan velâyet makamını üstlenmiş oldu-ğu takdirde geçerlidir. Eğer kanunî yoldan başa geçmiş olmazsa, mesele tamamen değişir.

Soru 67: Gaybet döneminde, şartları taşıyan bir müç-tehidin, ceza kanunlarını uygulamaya yetkisi var mıdır?
Cevap: Gaybet döneminde ceza kanunlarını uygulama farzdır; buna yetkili şahıs ise sadece Müslümanların veliyy-i emridir.

Soru 68: Velâyet-i fakih; taklidi bir konu mudur? Yoksa itikadî bir mesele midir? Velâyet-i fakih'e inanmayanın hükmü nedir?
Cevap: Velâyet-i fakih, mezhebin esaslarından olan velâyet ve imamete ait konulardandır. Ancak diğer fıkhî hükümlerin şer'î delillerinden çıkarıldığı gibi, velâyet-i fakih'e ait olan hükümler de şer'î delillerden çıkarılmaktadır. Buna göre de, istidlal yoluyla velâyet-i fakih'in kabul edilemeyeceği görüşüne varan kimse mazurdur.

Soru 69: Bazı yetkililerden "idare etme velâyeti" diye bir şey duyuyoruz; yani bir üst yetkiliye kayıtsız şartsız itaat etme. Bu konudaki görüşünüz ve şer'î vazifemiz nedir?
Cevap: İslâm devletinde geçerli idarî kanun ve kurallara dayalı olarak verilen emirlere muhalefet etmek caiz değildir. Ama İslâmî kavramlar arasında "yönetim ve idare etme velâyeti" diye bir şey yoktur.

Soru 70:
Veliyy-i fakih tarafından çeşitli teşkilatlarda görevlendirilmiş olan temsilcinin, kendi yetkileri çerçevesinde çıkarmış olduğu kararlara uymak farz mıdır?
Cevap: Veliyy-i fakih tarafından kendisine verilen salahiyet çerçevesinde çıkardığı, uyulması zorunlu kurallara muhalefet etmek caiz değildir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder